Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ev sahipliğinde, Kadın ve Demokrasi Vakfı (KADEM) ile Ankara ve Uluslararası Medya Enformasyon Derneği (UMED) işbirliğinde “Televizyon Dizilerinde Kadın” paneli düzenlendi.
Senarist Hilal Çelenk, 1989’dan 2014’e kadar dizi sektöründe yer aldığını, 13 yıl “Mahallenin Muhtarları” dizisinin senaryosunu yazdığını söyledi.
İmza attıkları her senaryonun onu izleyen kişilerle etkileşim halinde olduğunu belirten Çelenk, “Senaryolarda negatif karakterler oluşturuyoruz, ben de oluşturdum. Ama hiç kimse bizim negatif karakterlerimize özenmedi.” dedi.
Çelenk, dizi senaryolarında işleyişle ilgili sorunlar olduğunu, karakterlerin davranışlarının sonuçlarının da anlatılması gerektiğini dile getirdi.
Dizilerle ilgili sorunlarda genellikle senaristlerin suçlandığına işaret eden Çelenk, “Ben eskiden senaryoyu kanala sunardım. Bugün senaristlere, kanallardan ve yapımcılardan içerikler geliyor. Benim kanala bir içerik sunma lüksüm yok. İçerik modaları var maalesef.” ifadelerini kullandı.
İlgi çekicilik açısından karakterler arası çatışmaların oluşturulduğunu, fakat bunun sınırının iyi belirlenmesi gerektiğini dile getiren Çelenk, “Kadın algısı ve kadınların toplumda yansıtılma biçimi değiştirilmeli. Fakat dizi sektörü bir endüstri ve her şey birbirine bağlı.” diye konuştu.
“Ekseninden sapmayan ve beni üzmeyen çok az işim olmuştur”
Oyuncu Deniz Uğur, bugün dizilerdeki sorunun “kötünün kutsanması” olduğuna işaret ederek, sektörün “kötülük yapanların cezasını er geç bulduğu” senaryolardan “kötü karakterlere bir şey olmadığı” senaryolara evrildiğini söyledi.
Uğur, “Senaryo yazarlarının, karakterler arası dramatik çatışmayı kullanırken, bunun toplumsal reçetesini sunması gerekiyor.” dedi.
30 yıllık meslek yaşamı boyunca en çok televizyon dizilerinde oynadığını anlatan Uğur, “Oynamayı kabul ettiğim her rolü ve karakteri çok severek kabul ettim fakat ekseninden sapmayan ve beni üzmeyen çok az işim olmuştur. Kabul ettiğiniz proje, daha çok dikkat çeksin, reyting alsın diye ekseninden sapıyor.” dedi.
Uğur, çok iyi kanal yöneticileri bulunduğunu belirterek, “Ama dizi sektörü bir ticaret. İşin ucu reklam verenlere dayanıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“Dizilerde şiddet artınca toplumda şiddet artıyor”
KADEM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Canan Sarı da RTÜK’ün 6’ncı maddesinin yayın hizmetlerine önceden müdahale etmeyi ve denetlemeyi içermediğini belirtti.
Diziler yayınlanmadan önce bir denetim yapılmadığını, bu nedenle yayınlandıktan sonra içeriği dolayısıyla zarar doğabildiğini belirten Sarı, “Dolayısıyla bu zararın doğmasını mı bekleyeceğiz yoksa doğmasının önüne mi geçeceğiz. Hukukçuların bunun sınırlarını belirlemesi gerektiğini düşünüyorum.” diye konuştu.
Sarı, dizilerde kadına şiddetin her türünün yer aldığını, televizyondaki şiddetle toplumdaki gerçek şiddet arasında bir doğru orantı olduğunu ifade ederek, “Dizilerde şiddet artınca toplumda şiddet artıyor. Toplumdaki şiddet artınca da dizilerde şiddet artıyor. İkisi birbirini etkiliyor. Şiddet içerikli yayınların yayınlanmasıyla ile şiddetin kabul edilebilir bir şey olduğu algısı izleyiciye veriliyor.” ifadelerini kullandı.
“Meclisi göreve davet ediyorum”
Star Gazetesi yazarı Fadime Özkan da kadına ve aileye zarar veren programların dizi ve haberler kadar gündüz kuşağı kadın programlarının olduğuna işaret ederek, bunun da ele alınması gerektiğini söyledi.
Dizilerin gençlerin evliliğe bakış açısını zedelediğini belirten Özkan, “Çözüm aramak bakımından bazen geç kalıyoruz. Televizyon dizilerinde gösterilen kadın algısı, evlilik kurumunun gösterilme biçimi çok yanlış. Meclisi göreve davet ediyorum çünkü dizilerdeki kadına yönelik şiddet konusunda hukuksal bir düzenleme gerekiyor.” dedi.
Oyuncu Erdinç Gülener de dizi setlerindeki anılarını paylaştı.
GÜNDEM
21 Kasım 2024SPOR
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024SPOR
21 Kasım 2024SPOR
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024